Vietnam hepimizin aklında Vietnam Savaşı ile yer edinen bir ülke. Oysa Vietnamlılar bu savaşa Amerikan savaşı diyorlar. Ülke uzun süren bir sömürge döneminin ardından Hollanda Fransa ve sonunda Amerika Birleşik Devletleri ile savaştıktan sonra bağımsızlığını kazanmış.
Doğası ve kültürü ile oldukça ilginç bir Uzakdoğu ülkesi Vietnam. Tropikal iklime sahip, doğal güzellikleri, yumuşak huylu insanları, inci denizi, Mekong nehri, Vietnam Mutfağı, gece marketleri, mükemmel aromaya sahip Vietnam kahvesi ve milyonlarca motosikletin akıp gittiği ilginç trafiği ile unutulmaz bir gezi oldu Vietnam turumuz. Hemen en başta Vietnam genelinde Amerikan Doları yerine Euro’nun döviz olarak daha makbul olduğunu belirtmek gerekir. Ancak her zaman olduğu gibi dövizinizi bozdurup yerel para birimini kullanmanız en akılcı yol.
Vietnam Vizesi
Vietnam Vizesi gerekli evraklar hazır edildikten sonra gümrük kapısında alınabiliyor. Bunu tur şirketleri kolaylıkla hazırlıyorlar. Bizim vizelerimiz de havaalanında tüm grubunkiler dahil olmak üzere 20-25 dakika sürdü. Fakat dilerseniz Ankara’daki Vietnam Büyükelçiliğinden normal vize almanız da mümkün.
Gezimiz İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan Vietnam’ın başkenti Hanoi’ye yapılan yaklaşık 8 saatlik bir direkt uçuş ile başladı. THY ile oldukça konforlu güzel bir uçuş sonrasında Hanoi’ye indik. Hanoi havaalanı oldukça temiz ve modern bir havaalanı. İşlemler çok hızlı yürüyor. Dışarı çıkar çıkmaz tropikal iklim kendisini hissettiriyor.
Otelimiz şehrin tam göbeğinde oldukça konforlu güzel bir oteldi. Lapis Otel temizliği ve güler yüzlü personeli ile tüm gruptan tam not aldı. Otelimize yerleştikten sonra Wild Lotus Restauranta akşam yemeği için hareket ettik. Vietnam mutfağı Avrupa mutfağından epeyce etkilenmiş, deniz mahsulleri ağırlıklı, bol soslu bir geleneğe sahip. Bizim için en güzel tarafı ise güzel ekmekleri ve bolca tereyağlarının her an hazır olması. Bunun yanında acı biber ve sarımsağın her masaya mutlaka konuluyor olması ilginç. Sokak yemekleri oldukça popüler fakat hijyen konusunda çok güven vermiyor.
Vietnam’da ikinci gün
Ertesi sabah erkenden pedal gücü ile yürüyen turistik bisiklet taksiler ile kısa bir şehir merkezi gezisi ile yola koyulduk. Bizim gibi yabancıları derhal şoke eden acayip karmaşık fakat ilginç şekilde akıcı bir trafikleri var. Motosikletler karınca sürüsü gibi her yerde ve yoğun. 3 çocuklu ailelerin bir motosiklete nasıl bindikleri hatta bebeklerin motor üzerinde nasıl uyduklarını hayretle izliyorsunuz.
Şehrin temizliği (tuvaletler de dahil), kalabalık olmasına rağmen ferah ve göz yormayan atmosferi dikkat çekiyor. Çocukların çokluğu genç iş gücü açısından zengin bir gelecek vaat ediyor. İnsanlar temiz ve imkanları dahilinde temiz giyimli.
Şehrin hemen hemen her yerinde masaj salonları mevcut. En çok başvurulan masaj ise Vietnam için meşhur olan ayak masajı. Yorucu gezilerden sonra iyi bir ayak masajı adeta size güneş yeni başlamışcasına enerji veriyor. Başkent Hanoi, diğer önemli şehirlerden biri olan Saigon’a göre farklılıklar taşıyor. Bunlardan biri milli kültürün daha canlı olması. Direniş ruhunun halen hissediliyor olması. Oysa Saigon eskiden gelen batı kültürünün etkisini taşıyor. Saigon’da yerel halk ise halen Kuzey Vietnam tarafından işgal edilmiş bir şehir olarak görüyorlar kentlerini. Bunun yanında gece hayatı, her türlü eğlence ve seks turizmi Saigon’da gözle görülür şekilde aktif. Saigon’un yeni adı ise Ho Chi Minh City. Ho Chi Minh: Vietnam kurtuluş mücadelesinin sembol ismi. Ulusal kurtuluş hareketinin ve Demokratik Vietnam Cumhuriyetinin kurucusu ve ilk başkanı olan Ho CHi Minh, ABD ile yapılan savaşın sonucunu ve Saigon’un kurtuluşunu göremeden vefat etmiş. Onun anısına Saigon’un adı Ho Chi Minh (Işığa kavuşturan) olarak değiştirilmiş. Ancak Sigon’lula bu resmi ismi kullanmayı pek sevmiyorlar.
Hanoi’de gezilecek yerler:
Ulusal Müze, Ho Chi Minh müzesi ve anıt kabiri, Ho Chi Minh’in hayatının bir bölümünü geçirdiği yerleşke, Temple Of Lierature yani Ulusal Üniversite denilen, Vietnam ülkesine yüzyıllarca devlet adamı yetiştiren merkez.
Vietnam Etnoloji Müzesi de görülmesi gereken önemli yerlerden biri.
HaLong Bay İnci Denizi gezisi:
Hanoi City den birkaç saatlik otobüs yolculuğu ile Halong Bay adlı ve dünyaca meşhur Unesco korumasındaki İnci denizine ulaşıyoruz. Burada özel gemilerle İnci denizi turumuzu gerçekleştirerek ve gece boyunca denizde konakladık. İnci Körfezindeki doğal adacıklar, mağaralar ve deniz mükemmel. Manzarası görmeye değer ve atmosferi ile Vietnam’a kadar gitmişken mutlaka görülmesi gereken bir yer olarak akılda kalıyor. Burası aynı zamanda ticari inci çiftliklerinin ve inci satışının da yapıldığı önemli bir merkez.
Saigon Şehri
Hanoi’den bir saatlik uçuş ile Saigon City’ye vardık ve çok güzel bir Japon Restoranına yemeğe götürüldük. Restoranın adı Kobe Teppenyaki. Burası bir Japon Ocakbaşı restoranı. Oldukça temiz, güven veren ve lezzetli yemekleri ile güzel bir ziyafet çektik diyebilirim.
Notre Dam Meydanı ve kiliesi Fransızlardan kalan bir tarihi eser olarak karşımıza çıkıyor. Hemen bunun yanında tarihi Saigon Merkez Postanesi de önemli ziyaret noktalarından birisi.
Savaş Müzesi:
Bizim filmlerden ve medyadan Vietnam Savaşı olarak bildiğimiz savaşa doğal olarak Vietnamlılar Amerikan savaşı diyorlar. Savaşın gerçekleri burada tüm çıplaklığı ile sergilenmiş. İnsanoğlunun ne kadar yıkıcı ve acımasız olabileceğini, masum sivillerin nasıl hiçe sayıldığını, bir ulusun tüm birikimlerinin hırs ve zenginlik için nasıl tahrip edildiğini görüyorsunuz. Savaşın kaybettirdiği ilk şey masumiyet. Sonrasında herkes kendi işlediği suça bir gerekçe bulmakta zorlanmıyor. Çocuklar yaşlılar, kadınlar, ne olduğunu bilmeyen ve elinde hiçbir güç olmadığı halde kendini bu vahşetin içinde bulan yüzbinlerce çaresiz insanın çektiği acılar. İnsanlık bunca acıya rağmen halen ders almamış görünüyor. Çok üzücü.
Yine de aradan geçen 30-40 yıl sonunda nefret ve kinin aşıldığı görülüyor. Amerikalılar her bir yanda cirit atıyor. Saigon’da hem kültürel hem de ekonomik olarak ABD ve batı hakimiyeti güçlü şekilde hissediliyor. Peki onca savaş neden yapıldı diye düşünüyorsunuz? Vietnam, Tayland, Filipinler gibi ülkelerde ahlaksızlığı ve fuhuş sektörünün bu kadar sapkın ve yaygın olmasının en önemli sebebinin savaş süresince Amerikan askerlerinin “rahatlamasını” sağlamak üzere oluşturulan dinlenme kamplarının olduğunu öğrendik. İnsanlık adına oldukça üzücü bir şey.
Aradan geçen uzun zamana rağmen bugün dünyada savaşlar açısından ülkelerin adı dışında pek bir şey değişmediğini görüyoruz. Uzak doğu bir şekilde halledilmiş ve bugün sıra tekrar Orta Doğu’ya gelmiş. Yine ölen masum insanlar, bombalanan köyler, kitlesel ölümlere sebep olan acımasız silahlar her bir yerde kullanılıyor. Çekilen tüm bu acılara rağmen insanlığın geri kalanı sanki hiçbir şey olmuyormuş gibi normal hayatına devam edebiliyor. İşte savaş müzesini ziyaret etmek insana bu gibi şeyler hissettiriyor.
Siogon City yani Ho Chin Minh şehrinde ayrıca savaş döneminde yerel direniş güçlerinin üs olarak kullandığı yer altı tünellerinin de bulunduğu ormanlık alanda oluşturulmuş alana bir ziyarette bulunduk. Günümüzde bu alan bir müzeye dönüştürülmüş. Savaş döneminde kullanılan tuzaklardan tutun, yer altı sığınaklarının, bombardımanda oluşan bomba çukurlarının hatta Amerikan güçlerinden kalan M16, M60 gibi silahların, tahrip edilmiş tank kalıntılarının örneklerini bu alanda görebilirsiniz. Hatta poligonda atış yapma imkânınız dahi söz konusu.
Sonuç: Vietnam oldukça egzotik, görülmeye değer bir ülke. Kendisine has bir kültürü var. Özellikle Vietnam Kahvesi lezzetli. Yemekler Fransız mutfağından etkilenmiş. Temiz tesisler ve restoranlar bulmak mümkün. Turizm gelişmiş. Misafir ağılamaya alışmış bir ülke. 20 kişiye yakın eczacı grubunu bu gezide misafir eden ve her türlü inceliği gösteren Nuxe Türkiye markasının değerli yönetim ve çalışanlarına şükranlarımı sunuyorum.
